top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıA7 Kitap

Yalnızlığın Gücü / Emre Erdal



Kendine yabancılaşmıştır insan; günümüz modern dünyasında doğasından koparılmış, apartman dairelerinde, iş yerlerinde hapsedilmiş, sorgulamadan yaşamaya itilmiş, özgürlüğünü yitirip kalabalıklar içinde kendisini arar olmuştur. Baktığı her yerde dikdörtgen vardır; bu dikdörtgen bazen ev olur bazen araba, bazen tablet bazen televizyon çoğunlukla cep telefonu. Hayatını kolaylaştıran dikdörtgenler aynı zamanda zorlaştırır yaşamı, bağımlı kılar, robotlaştırır. Dikdörtgenler arası geçen yaşamda kendini arar, var oluşu sorgular, anlam bulmaya çalışır. Maruz kalınan mesajlardan hangisine inanacağını bilemez, bilse de kendine uyar mı düşünmek istemez. Sıkışır dünyası, bunalır, kendine yabancılaşır ve teslim eder kendini suyun akışına, kalabalığa dayandırır gerçekliği, oyuna ayak uydurmaya çalışır.

Yalnızlıktan korkar insan; çünkü düşünür ki felakettir yalnızlık. Ya içindedir çemberin ya dışında... Çemberin dışında olmamak öğretilmiştir ona, dayatıldığı gibi yaşaması gerekir; ailesi, çevresi, akranları nezdinde etki yaratmaya çalışır, onay görme isteğini en ulvi amaç addeder. Maskesini takar, rolünü oynar, kendini beğendirmek için uğraşır durur. Çevreden, kitle iletişim araçlarından mesajlarla bulantısı artar. Birçok reçete sunulur kendisine; şöyle yaşamalısın böyle görünmelisin yoksa sen bir eksiksin, eziksin denir. Mutluluğu maddi unsurlara dayandırılan reçetelerde arar, sosyal medyada paylaşılan aforizmalara sığınır kimi zaman. İşte bu tam olarak beni anlatıyor der ama bilmez ki her tedavinin kişiye özel ve gerçek hekimin kendisi olduğunu. Teşhisi nasıl koymalı ki kendini tanımadan? Yalnız kalmaktansa başkalarına kendini uydurmaya, bir şeylerle oyalanmaya, zaman doldurmaya çalışır. Kendi içine dönüp yüzleşmek yerine korkar cesaretle atacağı adımın aslında kendi büyümesi olduğunu bilmeden. Odasında on dakika yalnız kalıp ne yapacağını bilememesi, düşünmemesi ve hemen kendini bir şeye atmasıdır belki de mutsuzluğun sebebi. Halbuki bir kere kendi içine dönse, ilk adımı atabilse kendi olma şansını yakalamayı başaracaktır insan.

Acı verici süreçtir iç yüzleşme, paslı çivileri söküp atmak zordur, ancak zor olsa da küçük bir adımla her şey değişebilir. Nereye gidersen gitsin, ne yaparsan yapsın paslı düşüncelerle yol aldığı sürece acılar hafiflemez, istenen değişiklikler olmaz. Denemeden, kendi içine yolculuğa çıkamadan bilemez kişi içindeki cevherleri, açmadan bilemez kanatlarının genişliğini. İnsan kendisiyle yüzleşmeye başladığında artık eskisi gibi görünmez hiçbir şey, yabancılaştığı çevreye, dağa , taşa , toprağı başka gözle görmeye başlar, yeni fırsatlar, yeni kapılar aralar. Yağmurda ıslanmaz, yağmuru hisseder, daha önce yanı başında fark edemediklerinin bilincine varır. Bakış açısını değiştirir, değişimi görür.

Yalnızlığın yaratıcı gücü vardır ve bir kez kendi başına kalıp iç sesini dinleyen insan yapıcı bir gelecek için kendini inşa sürecine girer. Mizacına uygun yaşamaya başladığında kaderinin hakimi olur, kendi doğrularını bulur, yönüne belirler ve yol almaya başlar. Kendi çizdiği yolda gözünde büyüttüğü engeller olsa da ya onların üzerinden atlar ya da yanından dolanır çünkü yönü bellidir, zihnin zincirleri kırılmıştır artık. Kendi mizacına ve amacına uygun uğraşlarla ilgilenip gereksiz zaman kaybının önüne geçer. Yalnızlığından gücüyle kendini gerçekleştirmeye, potansiyelini ortaya çıkarmaya başlar, büyük resmi görmüştür artık, eskiye dönülmez.

Çağımızın getirdiği değersizlik, boşluk ve bayağılıkta kendimiz olma cesareti göstererek kendi yolumuzu çizmeliyiz. Bazen seçilmiş yalnızlık iyidir, hayatı hiç olmadığı gibi yoluna koyabilir ve anlamlı kalıcı insan ilişkilerinin de önünü açar. Daha geç olmadan, suyun akışına kapılmadan içe çekilip tekrar değerlendirme yapmalı, neyin bize uygun olduğunu, kimlerle yola devam edileceğini, neyin bizi mutlu ettiğini, bize anlamlı geldiğini ve hissettirdiğini keşfetmeli ve sadece bize uygun düşüncelerle yol almaya, kendimiz olmaya başlamalıyız. Hayatımızın iplerini ele alıp yönetilenden ziyade yaşamımızın mimarı olmalı, taşları yeniden dizmeliyiz. Ölüm geldiği vakit düşünmemiz için son fırsatımız kalırsa o güne kadar ki hayatımıza bakıp kendi irademizle kendi çizdiğimiz yoldan yürümüş olmanın verdiği mutluluğu yaşamalıyız. En azından kendi doğrularımın peşinden gittim diyebilmeliyiz. Şimdi kendi kıyılarımıza, yeni hislere, yeni deneyimlere demir alma vakti.

112 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page