A7 Kitap

12 May 20205 dk.

Zor Zamanlar Geliyor - Uyarılar ve Öneriler / Adil Gürkan

En son güncellendiği tarih: 20 May 2020

Hayatım boyunca olumlu tarafta yer aldım.Gerçekleri konuştum.

Umudun safında olmayı tercih ettim. Bakışlarını bana çevirip, mimiklerimden, beden
 
dilimden ve söylediklerimden cesaret almak isteyenlerin bu beklentilerini asla kırmadım.

Çevreme hep güzel bir gelecek mesajı verdim.
 
İnsanlarımızın moralini bozmak ve Ülkemizin geleceğine olan güvenlerini sarsmak için
 
tetikte bekleyenlerin karşısında oldum. Onlarla mücadele ettim.
 
Felaket tellallarının heveslerini kursaklarında bıraktım.
 
Bugün de aynı yerdeyim.
 
Bu yazıda, yaşanan karmaşa nedeniyle müthiş bir moral çöküntüsü yaşayan dostlara bir
 
umut ışığı yansıtmak istedim.


 
Kafalardaki sorulara bir cevap verebilirsem ne mutlu bana


 
Yaşanmakta olan kaosun küresel bir krizi tetiklemesi olasılığı çok güçlü görünüyor.
 
Görünen o ki, insanlık yakın gelecekte bir de ekonomik kriz ile boğuşacak.
 
Ne olacak?
 
Nasıl olacak?
 
Ne zaman olacak?
 
Bu soruların cevapları henüz yok.
 
Ama küresel ekonominin şalteri indiğine göre, bunun devamının pembe olmayacağı da
 
aşikâr. Acı günler yaşayacağız.
 
Dev markaların göçtüğünü göreceğiz.
 
Hayatımız boyunca maruz kaldığımız algı operasyonlarına bağlı olarak dünyanın efendileri
 
gibi gördüğümüz ülkelerin, iskambil kâğıtları gibi devrildiğine tanık olacağız.
 
Ve bütün dünyada işsizlik patlayacak.
 
Şöyle açalım:
 
Borç stokları devletleri ve şirketleri sarsıyor!

Bütün dünya ülkeleri, çarkları borç ile döndürüyor. Küresel ekonominin sırtında devasa bir
 
borç yükü var. Bütçe açıkları devletlerin temellerini sarsıyor.
 
Dahası, ülkeler salgına karşı büyük harcamalar yaptılar. Harcamalar, pandemi sonrasında
 
devam edecek. Bu da devlet bütçelerini sürdürülemez noktalara sürükleyecek.
 
Borç riski sadece devletlere özel değil. Özel sektörler de devasa bir yük altında.
 
Gelecekteki finansal tablolara bakıldığında, bu borç stoklarının birçok şirketi batıracağı
 
gerçeği açıkça görülüyor. Devler başta olmak üzere, şirket iflasları beklenmelidir.
 
Ürün ve hizmet fiyatları düşecek
 
Küresel durgunluk mal fiyatlarını ve buna bağlı olarak ücretleri düşürecek.
 
Bunun en can yakıcı örneğini petrolde görmek mümkün. Petrol ve türevlerinde, endüstri
 
ürünlerinde fiyat düşüşleri işletmelerin iflasını tetikleyecek.
 

 
Ülkelerin para birimleri zayıflayacak, durgunluk başlayacak
 
Yaşanacak zorlu krizler para birimlerinin değerini düşürecek. Faizler patlayacak. Klasik
 
para politikaları çözüm üretemeyecek.
 
Devletler açıkları kapatmak ve devasa harcamaları karşılamak için para basmaya
 
yönelecekler. Küreselleşmeden verilen tavizler ve yüksek korumacılık uygulamaları
 
nedeniyle ticaret zayıflayacak. Üretim duracak.
 
Otomasyon ve dijital yayılma işgücünü tehdit edecek
 
İşletmeler tasarruf ve zaman kazanmak adına dijitalleşmeyi ve otomasyonu
 
hızlandıracak.
 
Belki yüz milyonlarca insan işsiz kalacak. Geride kalanlar da ücretlerde indirimi kabul
 
etmek zorunda kalacaklar. Gelirlerde eşitsizlik tavan yapacak.
 
Gelişmiş endüstriler, bugün düşük maliyetli ülkelere yaptırdıkları üretimleri kendi
 
ülkelerine çekmek zorunda kalacaklar. Gelişmekte olan ülkelerde işsizlik yaygınlaşacak.
 
Ülkeler içe dönecek, korumacılık yükselecek
 
Son kırk yılda çok güçlenmiş olan küreselleşme duracak ve tam tersi bir süreç
 
başlayacak.
 
Bunun ilk işaretlerini pandemi sürecinde görüyoruz.
 
Başta devler olmak üzere, dünya ülkeleri, ortak düşmana karşı, her alanda işbirliği
 
yapmak yerine, ölüm ve vaka sayıları üzerinden birbirlerine algı operasyonu çekmeyi,
 
ötekileştirmeyi ve düşman yaratmayı tercih ediyorlar.
 
Görünen o ki, yakın gelecekte korumacılık tavan yapacak. Ülkeler, kıtalar hızla ayrışacak.
 
ABD ve Çin rekabeti düşmanlık aşamasına geçecek.
 
İnsanlığın ortak çıkarları için en kolay yol olan bilgi, ürün, hizmet, sermaye, teknoloji ve
 
verilerin özgürce dolaşmasına kısıtlamalar gelecek.
 
Savaşların tetikleyicisi popülizm yaygınlaşacak
 
Zayıf ama popülizmden beslenerek ayakta kalan liderler güçlenecek.
 
Ekonomik belirsizlik, işsizlik, gelir dağılımındaki dengesizlik onlara yarayacak.
 
Devletler, kitlelere, krizlerin günah keçisi olarak yabancıları gösterecek.
 
Ülkelerdeki yabancı azınlıklar sosyal olarak tecrit riski ile karşı karlıya kalacaklar.
 
İşsiz kalan mavi yakalılar ve küçük ticaret sahipleri popülist liderlerin söylemlerinden aşırı
 
ölçüde etkilenecek.
 
Zor zamanlarda ne yapmalı?
 
Önce sakin olmak gerekir. Panik yok.
 
Ama hepsinden önemlisi, zor zamanlar gelirken yaklaşan fırtınayı hissetmek ve ona göre
 
hazırlanmak en doğru adım olacaktır.
 
Tıpkı, gelmekte olan bir kasırgaya karşı, evinizin pencerelerini sağlamlaştırmak,
 
balkonda, kapı önünde hiçbir eşya bırakmamak, uzun sürebilecek bir mahrumiyete karşı
 
gerekli tedariği tamamlamak, elektrik kesintilerine karşı alternatif oluşturmak gibi.
 

 
Bunlar kadar önemli bir başka adım ise, önce kendini tanımak ve gücünün, bilginin,
 
avantajlarının farkına varmak olacaktır.
 
Belki şöyle bir baktığınızda, o güne kadar önemsememiş olduğunuz bazı becerilerinizin de
 
farkına varabilirsiniz ve bunlar çok işinize yarayabilir.
 
İşsiz kalmadan önce ne yapmalısınız?
 
Öncelikle kendinizi sade, doğal, fazlalıklardan arınmış bir hayata hazırlayın. Bu önerim ile
 
bir lokma bir hırka felsefesini önermiyorum. Ama günlük yaşantımıza bir baktığımızda,
 
gereksiz lükslerimizi fark edeceğiz.
 
Giyilmeyen giysiler, ayakkabılar, borçlanarak alınmış ürünler, ev eşyaları, hiç
 
kullanmadığımız odalar, dolaplarda saklı kalmış atıl malzemeler, zaman-su-enerji israfları,
 
artan yiyecekler… Mutlaka vardır. Bunları bulacağız.
 
Kim bilir, belki yaşadığımız evin bile, olması gereken minimalist yaşama göre çok büyük
 
olduğunu göreceğiz.
 
Dediğim gibi; sade bir yaşama hazırlık ilk adım olmalıdır.
 
Yeni beceriler edinin
 
Yerel yönetimler mesleki kurslar düzenliyor.
 
Antalya ASMEK bunlardan bir tanesi. İnternet sitesine baktım. Bu gün itibarıyla 36 değişik
 
kurs gördüm. Hepsi de bir meslek olarak yürütülebilecek olan işler.
 
Bunlara kayıt yaptırın. Devam edin ve belgenizi alın.
 
Belki de bu kurslardan bir tanesi hayatınızı değiştirecektir.
 
İşinizi kaybettiğinizde, önce kendinize bir soru sorun
 
Bundan önceki hayatımda, işim benim için bir statü sembolü idi. Onu bir kimlik gibi
 
görüyordum. Acaba şimdi geçinmek için yapacağım işlerde statü arayacak mıyım?
 
Yani, bir zamanlar bana avam, basit, zor, uzak gelen işlere yine aynı gözle bakacak
 
mıyım?
 
Yoksa benim temel amacım hayatta kalmak için gereken kaynakları, yasal ve etik
 
çerçevede elde edip değerlendirmek mi? Buna lütfen samimi bir cevap verin.
 
Eğer bu soruya geçmiş algılardan sıyrılarak cevap verirseniz, iş kolaylaşır. Önünüze
 
çıkabilecek iş fırsatları arasında ayrım yapmadan bir tercih yapma şansınız olur.
 
İnsanların temel gereksinimleri üzerinden yürüyebilirsiniz
 
Temel gereksinimler nelerdir?
 
Başta gıda…
 
Temizlik…
 
Bakım…
 
Alışveriş…
 
Giyim…
 

 
Eğer, yapılacak iş ile ilgili olarak bütün ön yargılarınızdan kurtulabilirseniz, her alanda
 
çalışabilirsiniz. Ama önereceğim işlerin gururunuzu yaralayacağı gibi bir düşünceniz
 
varsa, lütfen bundan sonrasını dikkate almayın.
 
Evlerde ve işyerlerinde temizlik ve hijyen
 
Bundan böyle ev temizliği seviye atlayacak. Bu alandaki beklentiler artacak. Ev temizliğini
 
daha profesyonel bir boyuta taşıyıp, katma değerini yükseltebilirsiniz.
 
Temizlik hizmetine bir de hijyen ve dezenfeksiyon eklemeyi düşünebilirsiniz. Böylece
 
daha yüksek fiyat isteyebilirsiniz.
 
Antalya’da 700 bin kadar hane var.
 
Toplumlar için zenginlik yüzdesi yaklaşık olarak yüzde 30’dur. Yani 700 bin hanenin
 
yüzde 30’u, 233 bin hane potansiyel müşteridir. Her hanenin ayda bir kez temizlik
 
isteyeceğini varsayalım. Ortalama 200 TL temizlik bedeli ile 46 milyon TL aylık ciro
 
üretilir.
 
Yaşlı ve varlıklı insanların evlerine daha geniş bir skalada hizmetler verilebilir.
 
Yemek, alış veriş, bakım, hafif spor eğitmenliği, nefes teknikleri, beslenme danışmanlığı.
 
Bunun için de mutlaka ilgili kurslara katılıp sertifika almalısınız.
 
Ailelerin özel günlerinde, onlara özel yemek pişirme ve servis şovlarını bir düşünün.
 
Bunun için bir usta aşçı ve bir de deneyimli, bilgili bir şef garson yeter.
 
Ama bu günün HD garsonlarından bahsetmiyorum. Geçmişin sanatkar garsonlarını
 
kastediyorum. Bu konuda paketlerinizi hazırlayın ve ailelere sunun.
 
Bu işin talebinin olmadığını mı düşünüyorsunuz?
 
Yanılıyorsunuz.
 
Playstation çıkmadan önce herkes bu oyunu mu bekliyordu? Sony oyunu üretti ve
 
pazarını yarattı. Bu gün milyar dolarlar kazanıyor. Ön yargılı olmayın.
 
Gıda işine girebilirsiniz. Ama temiz ve sağlıklı olanına. Antalya yakınlarında köylere gidin.
 
Köylülerle anlaşmalar yapın.
 
Doğal süt, yağ, yumurta, peynir, sebze meyve. Bunlara hızlı bir dönüş var. İnternet bu
 
konuda çok basit ve güçlü bir ağ sunuyor.
 
Ya da işe küçük bir çevreden başlayabilirsiniz. Önce arkadaşlarınıza, mahallenize yönelin.
 
Değerlendirin.
 
Mevsimine göre gıdalar büyük fırsattır
 
Bir arkadaşım var. Eşi Ege’de büyük bir tarla kiraladı.
 
Her İlkbaharda susam ekiyor. Bir de taş değirmen buldu. Tamamen doğal yollarda tahin
 
üretiyor. Çıktıktan sonra da birkaç hafta içinde elindeki bütün tahin bitiyor.
 
Piyasaya çıkmasına bile gerek kalmıyor.
 
Neden?
 
İşini temiz yapıyor. Ben de devamlı müşterisiyim. Piyasa işi ürünlere göre biraz daha
 
pahalı.
 

 
Ama hiç önemli değil. Ne yediğimi biliyorum.
 
Bir başka arkadaşım Denizli’den muhteşem lezzette cennet elması kurusu getirip yine
 
yakın çevresine satıyor. İnanın kapanın elinde kalıyor.
 
Ihlamur..
 
Meyve kurusu
 
Mevsimine göre yaban mantarı
 
Doğal, sağlıklı, şifa kaynağı otlar, sebzeler, meyveler..
 
Ama temiz. İlaçsız.
 
Hepsi birer fırsat barındırıyor.
 
Yeter ki size inanan ve seven bir çevreniz olsun.
 
Oradan başlarsınız. Devamı gelir.
 
Bu seriye devam edeceğim.

    1160
    0