top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıA7 Kitap

"Dayısızlığın" dayanılmaz ağırlığı


Burak Soyer

Burak Soyer, Özgür Eren Koç’un son romanı Dayısızlığa Övgü üzerine yazdı: "Yazar, Hakan karakteri üzerinden neresinden tutsak elimizde kalan mevcut sistemi yerin dibine sokuyor."


Özgür Eren Koç’un son romanı Dayısızlığa Övgü, kılcal damarlarına kadar makam, mevki, riyakarlık, aç gözlülükle çürütülmüş bir toplumda, kendi yöntemleriyle delikler açarak, insanlara o deliklerin arkasındaki "icraatları" göstermek isteyen, damarında basılmadık yer kalmamış suskunların sesi olmaya ant içmiş Hakan karakteri üzerinden neresinden tutsak elimizde kalan mevcut sistemi yerin dibine sokuyor.



Klişelerin, özel, genel, sosyal, ekonomik, politik, toplumsal hayatlarımıza gelip yerleşmesini, artık bizim bir parçamız haline gelmiş olmasını ne zamandan beri yadırgamaz olduk düşünenimiz var mı acaba? Bence yoktur. Kolayca alışıveriyoruz uzun zamandır her şeye. Cümlede kullanış biçiminde bile falso var. İnsan "her şey"e alışır mı? Normalde cevabın “Hayır” olması gerekir. Ama bizde "özlü sözü" bile var, “İnsan her şeye alışır,” diye. Ekmek 5 lira mı olmuş, elin mahkum, alışacaksın. Bu ay kaç kadın öldürülmüş, haberin var mı? Alıştık artık. Senin dirseğinden harap olmuş tüm öğretim kurumlarının sıraları seni yok mu saymış? Üç otuza tamah etmek için 15 yaşından beri girdiğin sınav sonuçlarını yok sayıp "özel mülakatla" yerine ilkokuldan doktoraya kadar birinin sırt verdiği adamı senin yerine mi geçirmiş? Sıkma kendini, çöpten kağıt toplarsın. Sana mikrofon tuttuklarında da “Bir hayalin var mı?” diye, “Hayal mayal yok,” deyip bir sonraki konteynıra geçersin. Devlete kapağı atıp, onurunu, gururunu da salla gitsin. "Yemeyen domuz" mu kalmış bu devirde. Takıver parti rozetini yakana. Bitsin, gitsin. Ama yine de dikkatli ol. Mafyayla, tarikatla, baronla fotoğraf çektirip onu makamında ağırlayan bakanlar, bürokratlar değil, "o" bankaya üç kuruş para yatırdın diye sen KHK’lı oluverirsin. Gerek yok. “Ne isterlerse” verme. Elin kalem mi tutuyor? Yazmayıver gerçekleri. Görmezden gelsen ne kaybedersin alt tarafı silah taşıyan tırları? Hayat kurtarmaya ant mı içtin? Katlanıver 36 saat nöbete. Ama çıkışta arabayı dikkatli sür. Kaza yaparsın, birileri senin hayatını kurtarmaya çalışır sonra. Katili, tecavüzcüyü, gaspçıyı, çeteyi, mafyayı, sapığı mı yakalayacaksın? 24 saatliğine alalım seni emniyetteki nöbet yerine. Madem tek maaşın var. Neden o kadar çocuk yaptın güzel kardeşim diye sormazlar mı? Bak 5 yerden maaş alana. Adam çalışmış, kendini dekan yapmış, yetmemiş rektör yapmış, kesmemiş bilmem ne daire başkanlığına getirilmiş, teyzesinin oğlunun yeğeninin eniştesini de es geçmemiş. Bir koltuk da ona ayırmış. Sen? Biri çıksın da bunlara dur desin diye, ye kendini! Ya da yeme. Çünkü öyle biri var galiba. En azından ‘kağıt üstünde’… Yani bu uzun girizgâhı yapmama neden olan konu, Özgür Eren Koç’un A7 Kitap etiketiyle yayınlanan son romanı Dayısızlığa Övgü’de.


İstanbul doğumlu Koç, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden mezun olmuş. Başta Nefes: Vatan Sağolsun gibi gişeli yapımlar olmak üzere birçok projede oyunculuk yapmış. Onu bırakıp Türk Hava Yolları’nda kabin memuru olarak görev yapmış. Burada da sendikal mevzulardan dolayı işten atılmış ve senaristlik yapmaya başlamış. İlk kitabı Bin Feet Masalları’nı da Özgür Evren Kuzu müstear ismiyle yayınlamış. Özgür Eren Koç, şimdi de Dayısızlığa Övgü kitabıyla karşımızda.



Dayısızlığa Övgü’yü genel olarak bir politik polisiye romanı diye tanımlayabiliriz. Ancak türün temel sorusu “Katil kim?” bu kitapta sorulmuyor zira kim olduğunu biliyoruz. Girişte verdiğim tüm örnekler yüzünden artık damarlarında basılmamış yer kalmayan Hakan, kitapta işlenen tüm cinayetlerin faili. Hakan kendine bir görev biçmiş. Susanların, ikiyüzlülerin, "sen, ben, bizim oğlancılar" tarafından tutulan köşelerin, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” cuların, dosya arasına çorba değil markalı saat parası sıkıştıranların, gencecik kızlardan yararlanıp onları sosyal medya denilen bok çukurunda rezil rüsva edenlerin sözünün geçtiği bu toplumu kendi yöntemleriyle delik deşik ederek insanların o deliklerden "içeri" bakıp orada neler döndüğünü göstermek, üryan kral ve soytarılarının "icraatlarını" bir bir afişe etmek istiyor Hakan. Peşinde de "cinayet masanın yalnız polisleri", "dayı öksüzleri" İlker, Doğukan ve Mami var. Hakan’a gıdım yaklaşamıyorlar kitap boyunca çünkü Hakan keskin zekasıyla sürekli bir adım önde onlardan. Son bir "görevi" kalıyor Hakan’ın. Onu da yapmak için hareket geçtiğinde tüm olan biteni, bunları neden yaptığını anlatıyor cümle aleme. Ve Raskolnikov’dan emanet baltasıyla “Eyvallah”ını çekiyor en sertinden. Geride de kendilerine "dayı" arayanları bırakıyor. Ne de olsa "dayılar" da "yeğenler" de bitmedi bu ülkede. Bitmez de…



DAYISIZLIĞA ÖVGÜ

Özgür Eren Koç

A7 Kitap, 2022

128 s.



83 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Opmerkingen


bottom of page