İnsülin kullanan kişiler başta olmak üzere diyabet hastalarında gün içerisinde herhangi bir zamanda kan şekeri tehlikeli derecede düşebilir. Çünkü insülinle veya ağız yolundan kullanılan ilaçlar ile kan şekeri düşürülürken, bu düşmeyi belirli bir seviyede (mesela normal kan şekerinin alt sınırında) durdurma şansı yoktur. Ancak ilaçların belirli bir dozu ile kan şekerinin ne kadar düşeceği tahmin edilerek tedavi ayarlanabilmektedir. Hastanın kan şekerinin uygulanan doza vereceği cevaba göre daha sonraki ilaç dozlarını belirlenir. Bu yüzden hipoglisemi yani kan şekerinin normalin (70 mg/dl) altına düşmesi, tedavi planını etkileyen en önemli faktördür.
İnsülin kullanan bir hastanın yılda birkaç kez ciddi hipoglisemi yaşaması kaçınılmazdır. Tip 1 diyabetik hastalardaki ölümlerin yaklaşık %4 oranında hipoglisemi komasına bağlı olduğu düşünülmektedir. Bir diyabet hastasına uygulanacak olan insülin dozları, hastanın kilosuna, hastaya önerilen besinlerden alacağı kaloriye ve hastanın gün içinde harcayacağı kaloriye göre belirlenir. Her bir insülin ünitesi kan şekerini belirli bir miktar düşürür. Hastaya uygulanan insülin ünitesi, hastanın tükettiği besinler sonucu yükselen kan şekerine (kan şekerinin bir kısmı hasta kalori harcadıkça kendiliğinden düşecektir) göre fazla olursa, hasta hipoglisemiye girer. Ayrıca bu süreçte yemeğin gecikmesi, her zamankinden fazla fiziksel aktivite yapılması ve enjeksiyondan sonra insülin’in emilim hızının herhangi bir nedenle artması hipoglisemiye neden olur. Özellikle yeni başlanan bir ilaç olmak üzere hastanın kullandığı diğer ilaçlar da kan şekerini düşürebilir.
Kan şekerinin düşmesi sempatik sistemi* uyarır. Sonuçta çarpıntı, titreme, terleme ve sinirlilik gibi belirtiler oluşur. Kan şekeri düşük olduğu için de hasta kendini aç ve halsiz hisseder. Ayrıca beynin glikozsuz kalmasından kaynaklanan belirtiler görülür. Bunlar baş ağrısı, baş dönmesi, denge bozukluğu, kafa karışıklığı, abuk sabuk konuşma, hafıza bozukluğu, görme bulanıklığı, çift görme gibi olaylardır. Kan şekeri 35’in altına inerse konvülsiyonlar (sara nöbetinde görülen hareketler) ve koma oluşur.
Titreme, çarpıntı ve terleme gibi belirtiler hipoglisemi sık sık oluşursa azalabilir. Atenolol ve Metoprolol gibi bazı tansiyon ilaçları da hipogliseminin fark edilmesini zorlaştırır ve düzelmesini geciktirebilir. Karaciğer hastalığı ve alkol kullanımı da hipogliseminin oluşmasını kolaylaştırır. Az miktarda alkolle bile hipoglisemi oluşabilir. Diyabet hastalarında alkollü içecek olarak en fazla günde 1 içki birimine (16ml saf alkol), örneğin 120 ml kırmızı şaraba, müsaade edilmektedir.
Diyabet hastalarında önemli olan bir başka nokta taşıt kullanımıdır. Hipoglisemi taşıt sürme sırasında da oluşabilir. Aynı nedenle tehlikeli işlerde çalışanlar da dikkatli olmalıdır. Dikkat dağınıklığı veya bilinç kaybı büyük facialara neden olabilir.
Hipoglisemiye giren bir hastanın yapacağı en önemli şey şekerli gıdalar yemek veya içmektir. Kan şekeri normale geldikten sonra tekrar hipoglisemi oluşmaması için muz veya sandviç gibi, içindeki şekerin yavaş yavaş kana geçtiği gıdalar tüketilmelidir.
Mutfakta kullandığımız şeker (sükroz) aslında glikoz ve galaktoz içeren iki şekerli bir moleküldür. Nişastada ise pek çok glikoz molekülü birbirine bağlı halde bulunur. Benzer şekilde, diyetimizdeki diğer gıdalarda glikoz çoğunlukla serbest halde değildir. Oysa serbest halde olmayan glikoz kolayca emilemez, önce bağırsaklarda bulunan bir enzimle serbestleştirilmesi gerekir. Bu da biraz zaman alacaktır. Bal, üzüm ve hurma glikozun serbest halde fazlaca bulunduğu gıdalardandır. Hipoglisemiye giren bir hastaya öncelikle bu gıdaların verilmesi kan şekerini daha hızlı yükseltir. Çiğnemek gerektirmediği için özellikle bal tercih edilmelidir. Hasta bilincini yitirmişse ağzına yine bal konulabilir. Ama ağızdan emilim fazla olmaz.
Bilincini yitiren hastaya hemen müdahale etmek için Glukagon hormonu iğnesi üretilmiştir. Glukagon hormonu, insülin’in aksine kan şekerini yükseltici etkiye sahiptir, karaciğerden kana glikoz verdirir. Bu iğnenin hastanın yanında olması ve hasta yakınlarının nasıl enjekte edileceğini öğrenmesi gerekir. Tabii ki, bu arada, acil tıbbi yardım istenmelidir.
Yazımı önemli bir noktaya değinerek bitirmek istiyorum. Bazen hipoglisemi kan şekerinin yüksek olmasıyla yani hiperglisemi ile karıştırılabilir. Bir ayrım yapılamasa ve çok az ihtimal ile dahi olsa hipoglisemiye girildiği düşünülüyorsa yine şekerli gıdalar alınmalıdır. Eğer hiperglisemi varsa, fazladan şeker almanın önemli bir zararı olmaz. Ama hipoglisemiye müdahale edilmezse kısa sürede beyin hasarı veya ölüm gerçekleşebilir. O yüzden tereddüt edilmemelidir.
*Sempatik sistem tehlike anında otomatik olarak çalışmaya başlayan, sinir sisteminin bir bölümüdür. Örneğin kavga sırasında devreye girer. Kalp daha hızlı ve güçlü atar, tansiyon yükselir, solunum daha hızlı ve derin olur. Böylece kişi daha iyi mücadele edebilir. Sempatik sistem, ayrıca kan şekerinin düşmesi gibi vücudun içinde oluşan tehlikeli durumlarda da çalışmaya başlar.
Comentários