top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıA7 Kitap

Sanat Eğitiminde Kültürlerarası Estetik Yakınlaşmalar ve Karşılaştırmalar / Necmi Karkın


Çağdaş dünyada yaşanan toplumsal ve kültürel koşullar, kültürlerarası sanat eğitiminde estetik yakınlaşmalar ve karşılaştırmaları öne çıkartmaktadır. Bu yakınlaşmalar ve karşılaşmalar çerçevesinde çok kültürlülük ve kimlik farklılıkları kendi kültürel ve estetik deneyimlerinin tanımlanması açısından önemli olmaktadır.

Dionisiaca, Matisse



Sanat çok yönlü kültürel bir olgudur. İnsanlık tarihinin kültürel kodlarından biridir. Bu yönüyle sanatın insanlığın kişilik değerlerini görselleştiren bir alandır. Sanatın kültürü taşıyıcılığı sürecinde eğitimle birlikte biçimlenen özelliklere sahiptir. Kültürel yansımaların topluma göre değişmekte olduğu ve kendini estetiğin biçimlendirmeyle yansıtabilmektedir.


Kültürlerin kendi kodlarını değişken zamanla ilintili olarak yansıtması, kültürel farklılıkları ve benzerliklerin oluştuğunun göstergesidir. Modern dönem sonrası gelinen noktada bu farklılıklar ve benzerlikler giderek netleşmiştir. Bu süreçten sonra sanatın kültürle olan ilişkisine dayalı olan bu eğitimsel ve sanatsal pratikler, estetik algının boyutlarıyla örtüşmeyi sağlamıştır.


Batıda İkinci Dünya savaşı sonrası yaşanan sosyolojik ve ekonomik hareketlilik (göç gibi), çok farklı estetik anlayışların sanat eğitimini ilgilendiren sonuçlar ortaya konmaktadır. Kimlik ve görsel imge oluşturma bağlamında estetiksel değerler karşılıklı olarak farklılaşmayı ve yakınlaşmayı gerekli görme durumuna getirmiştir. Kültürel farkların algılanabilir ve öğrenilebilir olması, sanat eğitim anlayışlarının değişken olmasını açık hale getirmektedir. Buna göre düzenlenmiş ve düzenlenecek olan programlar bireyin estetik düşünce paralelinde sürekli değişme sürecini anlama gereksinimlerine karşılık gelmektedir.


Modern düşüncenin ekonomik gerekçeleriyle birlikte yeni coğrafyalar ve mekân ihtiyacı kültürel hedeflerini de genişletmiştir. Bundan dolayı başka kültürleri tanıma ihtiyacı, yalnızca politik ve ekonomik çıkarlarının sağlanması olarak değil, estetik ve eğitimsel olarak kurulan etkileşimlerin ötesine geçmektir.


Kültürler arasında sanatsal yakınlaşmanın sağlanması, Sanat eğitiminin yöntem ve paradigmalarıyla farklı kültürlere olan ilgisiyle başlamıştır. Kültürler arası yaklaşımlar genellikle politik ve ekonomik tercihlerin nedenleri arasında yer almaktadır.


Sanat eğitiminin dışında öncelikle sanatsal yakınlaşma ve karşılaşmaların genel olarak yansımalarını gözden geçirmek gerekmektedir. Avrupa, modernleşme sürecinde kendi kültürlerinde olmayan Mask, Çini, uzak doğu porselenleri, Fars minyatürleri ve Hint dansları gibi estetik değerler taşıyan biçimleri tanımıştır. Bu anlamda Batı estetiği kendi merkezinin dışına doğru çıkmaya başlamıştır. En belirgin estetik ve sanatsal yakınlaşma, Auguste Renoir, Jean-Léon Gérôme ve Henri Matisse gibi sanatçıların çalışmaları Empresyonizm ve ‘Oryantalist estetik’ arasındaki motiflerin melez sanat formunun yansımalarıdır. Matisse, renk ve minyatür etkileriyle birlikte figürlerin derinliklerden yüzeye çekilmesiyle süsleme unsuruna dönüşmesi Doğu estetiğinin ruhunu yansıtmaktadır.


Küresel paradigmalara geçişin etkilerinin çok-kültürlülük anlayışıyla birlikte olgunlaşması, alt kültür olarak varsayılmış sanatsal pratiklerin müzelerde yer almaya başlamasını sağlamıştır. 18-19 yüzyılda Avrupa müzelerinde Avrupalı olmayanların eserleri benzerlik ve farklılıklarıyla kabul edilmiştir. Avrupa merkezci anlayış, öteki kültürlerin kendilerini açıklamasını sağlamak ve kendilerine münhasır olmayan değerlere tereddütle yaklaşmak gibi bir arzı, farklı ülkelerin sanatsal kimliği ve doğasına eşit görmektedir artık. Kolonyalizm, Ortadoğu kültürüne getirisi gibi görünen estetik kavram ve olguların sağladığı homojen etkenler sanatın boyutlarını da genişletmiştir. Bu anlamda kültürler arası etkileşimin etnografik yansımaları, sanatçıların estetik endişeleriyle birlikte yeni anlayışları ifade etme gerçeğini yaratmıştır.


Modernizm, batı merkeziyetçi anlayışına başka uygarlıkların etnografik ve antropolojik yapılarını tanıyabilme girişimlerine neden olmuştur. Avrupa’nın kendi kültürel alanları dışındaki değerleri tecrit etmek, kendi değer deneyimlerine inandırmayı ve kabullendirme eğilimlerine ilgisi yoğun olmuştur. Dolayısıyla sömürge anlayışın avantajlarıyla sağlanan kazanımlar kültürel kopuşları farklılık olarak derinleştirmeyi öngörmektedir.


Modern yaşamın estetik etkileşime açık olması estetik öğelerle bağlayıcı sonuçlar taşımaktadır. İlkel toplumların sanatında görülen yalınlaştırma ve stilize özellikleri Brancusi’nin “Bayan Pogany” çalışmasındaki estetik öğelerle örtüşmektedir. İkinci Dünya savaşının etkilerini yitirmeye başladığı süreçte kabile sanatından etkilenmeler Macar kadınının stilize edilmiş büst versiyonlarıyla tercih edilen estetik yakınlaşma etkisinin arttırdığını göstermektedir.


Kültür düzeyinde bu birbirine bağlanabilirlik, bütün kültürlerin birbiriyle iç içe geçerek karma ve melez bir bilince neden olduğu bir tür mozaik görünümüyle (Deleuzecü anlamda) rizomatik ilişkileri öne çıkarır.


İkinci dünya savaşı sonrası küresel ve makro kültürel politikaların değişim süreci, sömürge ülkelerin sanatına ilgiyi daha çok arttırmıştır. Batı sanatı dışındaki sanatsal pratikler çağdaş sanatçılar için popüler mit olarak görülmüş ve melezleşme anlayışıyla birlikte estetiksel deneyimleri eşitleme bağlamında önemli olmuştur. Farklı ülkelerinin estetik deneyimlerinin, müzelerde ve çağdaş sanatta yerinin meşrulaştırılması, sanatların doğası arasındaki uzlaşıyı da gerçekçi kılmaktadır. Çağdaş söylem ve pratiklerin farklı estetik sonuçlar yarattığı söylenebilir. Birincisi, kültürler arası etkileşimle sağlanan estetik formlar arasındaki uzlaşı, diğeri ise estetik yakınlaşma söylemini yansıtan sanatsal ifadeler olmuştur.


Çağımızın küresel ihtiyaçlarına ve değişen sosyo-politik imajları gerekçelerine hazırlık yapmak, birçok kültürü kendi içinden dışarı çıkartmaya ya da birçok kültürü kendi içine yönelmeye doğru olduğunu göstermektedir. Kültürel taşıyıcı özellikleri ve kendi içerisinden dışarıya doğru yönelen toplumlar, değişebilirlik eğilimlerine daha açık hale gelmektedirler. Dolayışıyla, etkileşime açık hale gelmek, görsel olarak tanımlanabilir olan tüm olgusal yapıların, biçimsel ve estetik etkileşime girmekle çoğul kültürel sürece dahil olduğunu yansıtmaktadır. Bugün bu görüşün daha fazla kabul gördüğü söylenebilir. Sanatın araştırma, sorgulama ve estetik değerleri yansıtma gücü, kültürler arası etkileşimi anlatım aracı hale getirmektedir. Ortaya çıkan çok kültürlülük anlayış, 1960’lardan buyana gerek kültürel açıdan gerekse tanım olarak literatüre karşılığı sabitlenmiş durumdadır. “Çok kültürlülük birden çok kültürün kendi kimliğini yok saymadan öteki kültürlerle birlikte yaşaması ya da yaşatılmasıdır” (Kırışoğlu, 2009, 38). Çok kültürlü eğitim, başta ABD ve Avrupa ülkelerinde olmak üzere dünya genelinde gündeme gelmiştir.


Çok uluslu yaşam politikaları ve kültürler arası diyalog gereksinimleri farklılıkları koruma ve yakınlaşma anlamında paralel hale getirmiştir. Toplumlar için geçiş yoğunluğu anlamına gelen bu sosyolojik durum, eğitimsel yapı ve programları yeniden gözden geçirmeyi zorunlu görmektedir. Sosyolojik olguların önemli birikimleri olan kültürel belleğin şekillendirdiği estetik anlayış, görsel eğitim politikalarıyla sürdürülmektedir. Kültürel yaşam içerinde yer bulan eğitim anlayışları çok kültürlü ve disiplinler arası yaklaşımlarla yeni boyutlar içermektedir. Çok kültürlülüğün getirdiği avantajlar, kültürel semboller ve kimliğin yansımalarını temsil biçimlerini göstermektedir. Ancak, küreselleşme faktörlerine bağlı olan değişim unsurları toplumların kendilerine özgü kodlarından ne kadar uzaklaştıracaktır? Farklılıkların korunması yoluyla etkilenme, kültürel kodları anlamlandırma ve görsel niteliklerin etnografik olarak korunması için yeterli görünmektedir.


Bu yönüyle farklı kültürlerin öğrenilmesinde ve yansıtılmasına yönelik uygulamalar artmaktadır. Farklı kültürlerin kendine özgü estetik içerikleri ve görsel nitelikleri önemli referanslardır. Bu kültürler arası yakınlaşmanın önemli yollarından biridir. Görsel sanat eğitimi kültürel yakınlaşma ve bu sayede etkileşmeye dair içeriğe sahip olan rolüyle program uyguluğuna sahiptir. Buna yönelik olarak görsel nitelikleri çözümleme ve yorumlama kültürel olguları anlamayı sorun haline dönüştürmeyen açıklayıcı etkileri taşımaktadır.


Görsel sanatın en olumlayıcı işlevi kültürlerin ortak olan özelliklerini yansıtan ve her türlü kendinden olan değerlerin kaybolmasını engelleyen, Sanatın kökenini temel alan kavram ve nesnelerin bireyin sanat nesnesi olarak biçimleyebileceği doğal maddeleri kendinde toplayan, nesneyi kalıcı ve algılanabilir sanat nesnesine dönüştürmektir. 2005 tarihinde İslamabad’da düzenlenen Ulusal Çocuk Gününün teması farklı ülkelerden gelen çocuklar arasında birlik ve uyumu göstermekte oldukça önemlidir.


Bu görsel kültürel farklılıklar ülkelerin, kültürel ve estetik yakınlaşmaları göstermektedir. Sanat eğitimi etkileri nedeniyle kültürler arası süreci güçlendirmek ve geliştirmek amaçlı yapılan bütün insani etkilere değerler sistemi getirmesi bakımından önemlidir. Toplumlar estetik değer olarak gördükleri sanatsal sonuçların yoğun etkileşimini sonucunda, farklılıklara dayalı özgünlükleri de yansıtmış olurlar.


Çağdaş dünya sanatı ile kültürel yapılar arasında kurulan bağları tanımlamak için kültürel değerleri yakınlaştırmak ve aralarındaki estetik değerin mesafesini korumak gerekmektedir.

290 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page