Bir Yıl Biter, Bir Yenisi Gelirken…
İster gök cisimlerinin büyük patlamadan beri kim bilir kaçıncı kez tekrarladığı, kim bilir daha kaç kez tekrarlayacağı kavuşumlar, kesişimler, itmeler ve çekmelerin muştuladığı yeni bir musibetler çağının öngünü addedelim, ister Tanrının kulağımızı bükmesi kabul edelim. İster peş peşe sıralayalım beylik lafları, “İnsan doğanın virüsüdür,” diyelim söz gelişi –haksız da sayılmayalım üstelik. İster Mars’a daha bir alıcı gözle bakalım.
İster kabul edelim ister mahirane bahaneler üretelim, insan türünün de büyük ölçüde onun yüzünden başka nice türün de hâli pürmelâli ortada.
Hâlen göremiyorsak, kibirden, hırstan kan bürümüş gözlerimizi dinlendirip, belki güzel bir uyku çekip bir kez daha bakalım.
Ve artık daha fazla kandırmayalım kendimizi. Doğaya hükmetme aymazlığına da oturduğumuz yerden karalar bağlayıp dünyaya ağıt yakma işine de bir son verelim artık. Bu usul, bu sakin, bu heybetli, bu debdebeli, bu kaotik yeryüzü hep bir yolunu bulmuştur, yine bulur, buluyor şu saniye bile. Biz kendi derdimize yanalım.

Özcesi, hâlimiz malûm. Önümüzde iki yol uzuyor: Ya bu güzelim yeryüzünün, bu caaanım yaşam orkestrasının milyarlarca yıldır müthiş bir ahenkle söyleyegeldiği şarkıyı bet sesimizle berbat etmeye devam edecek ve korodan def(n)edileceğiz. Ya da kurdun, kuşun, böceğin yanında, ıhlamur ağacının, kayın ağacının, sedir ağacının berisinde, ılık esen sabah yelinde, çağlayan derelerde, otlaklarda biten çiy tanelerinde arayacak, bulacağız özümüzü.
A7 Kitap olarak ikinci yoldan tarafız biz. Çayırlarda koşmaktan, ağaçlara tünemekten, kulaklarımızda uğuldayan otların hışırtısından tarafız. Ve kuşlar ötüşürken dallarda, Thoreau, söz temsili, yabanî elmalardan bahis açarsa hele bir de! Emerson dizlerinin üstüne çökmüş, hayranlıkla inceleyedursun bir yoncayı, Rousseau başı önde aşarsa yeşil tepeciği hele… Elbet çağırırız adını. Dalgın, şaşkın –eh, Rousseau bu– biraz da huysuz bir bakışla kaldırır başını. Buyur eder, bir bardak su, leziz yemişler ikram ederiz hürmetle.
Çayırlar engin, çayırlar alabildiğine yeşil olacak bu bahar yine. Ve eriyecek karları dağların. Sular taptaze, sular gürül gürül, sular eski, yeni patikalardan inecek düzlüklere. Hep birlikte içelim, hep birlikte yunalım, hep birlikte göverelim, “bu davet bizim.”
A7 Kitap Store