Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri önce sağlam kılınmış, sonra da detaylandırılıp açıklanmış bir kitaptır. (Hud Suresi, 1)
Kuran, içinde tekrarlar barındıran, tekrarlarla konuları pekiştirip detaylandıran, ayetlerin ayetlerle açıklandığı bir kitaptır. Bu nedenle her hangi bir surenin içinden bir ayeti cımbızlayıp, bağlamından kopararak sonuca ulaşılması mümkün değildir. Her konu, farklı surelerde yer alsa da kendi içinde bir bütünlük arzeder.
Allah ayetleri Kuran’ın bütününde, düşünen, akleden ve bilen herkes için detaylı olarak açıklamıştır. Kuran'ı anlamak için en önemli koşul, önyargı ve sabit fikirden arınmak, rivayetten gelen bilgileri zihinden silmek, ayetler arasındaki bağlantıları kurup, üzerinde düşünerek okumaktır. Kuran sadece Arapça bilen, zeka seviyesi yüksek olanların anlayacağı bir kitap değildir. Kuran, aklı temiz olup bilinçli ve samimi bir yönelişle metoduna uygun okuyan, üzerinde düşünen her insanın anlayacağı, açık bir kitaptır. Bu koşullara uygun okuma yapılmazsa zeka ve Arapça bilgisi hiç bir fayda sağlamayacaktır.
Onlar Kuran'ı düşünmüyorlar mı? (Nisa Suresi, 82)
İşte biz, düşünen bir toplum için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz. ( Yunus Suresi, 24)
İşte biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Rum Suresi, 28)
Bir test kitabını elinize aldığınızda ilk başta, soruların sorulacağı metinlerin yer aldığını görürsünüz. Önce o metni, üzerinde düşünerek okursunuz. Ardında o metnin içinden sorulan soruları okuyarak şıklar içinde doğru seçeneği bulmaya çalışırsınız. Testteki soruların tümünü cevapladıktan sonra da, kitabın en sonunda yer alan cevap anahtarına bakarak cevaplarınızın sağlamasını yaparsınız. Yani önce cevap anahtarına bakıp, cevap anahtarına göre testlerdeki şıkları işaretleyip, son olarak da metni okumazsınız. Farklı amaçlar için yazılan her kitabın bir okuma metodu vardır. Ve her kitap, metoduna uygun okunursa kişiye fayda sağlar. Aynı mantık Kuran için de geçerlidir.
Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer, (uyumlu) iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir… (Zümer Suresi, 23)
Ayetten de anlaşıldığı gibi Kuran birbirine benzer, birbiriyle uyumlu, ikili manalar barındırır. Kuran, klasik kitaplar gibi giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşmaz. Bir surede geçen konu ile ilgili hüküm, bir başka surede yer alabilir. Ayetler arasındaki bağlantıları kurmak, okuyucunun işidir. Şimdi konuyu örneklerle anlatalım;
- Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü yaratmak mı? (Naziat Suresi, 27)
Cevap: Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. (Mümin Suresi, 57)
Soru Naziat suresinde, cevap Mümin suresinde.
- Bizi doğru yola ilet (Fatiha Suresi, 6)
Doğru yol nedir?
Cevap: Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; O'na kulluk ediniz. Doğru yol budur. (Meryem Suresi, 36)
Soru Fatiha suresinde, cevap Meryem suresinde.
- Din gününün sahibi (Fatiha Suresi, 4)
Din günü nedir?
Din gününün ne olduğunu sana bildiren nedir? (İnfitar Suresi, 18)
O, öyle bir gündür ki; kimse kimseye hiçbir şeyle fayda sağlamaz. Ve o gün, emir Allah'ındır. (İnfitar Suresi, 19)
Soru Fatiha suresinde, cevap İnfitar suresinde.
Şimdi Kuran'ı metoduna uygun okumayan geleneksel din anlayışına sahip bazı kişilerin yaptığı okuma hatalarını örneklendirelim;
Geleneksel din anlayışına sahip bazı kişiler Muhammed nebiyi diğer nebilerden üstün göstermek için "Biz seni ancak alemlere rahmet olsun diye (risaletle) gönderdik." (Enbiya, 107) ayetini delil gösterirler. Oysa bir başka ayette "Rabbinden bir rahmet olarak (öteden beri) hep resuller göndermekteyiz." (Duhan Suresi, 5-6) denir. Ve "Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. "O'nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz...dediler." (Bakara Suresi, 285) ayeti ile, tüm nebi resulleri eşit sevmek ve ayırt etmemek gerektiği bildirilir. Birbiri ile bağlantılı bu üç ayetin biri Bakara suresinde, biri Enbiya suresinde, diğeri ise Duhan suresinde yer alır. Görüldüğü gibi tek bir ayete bakarak sonuca ulaşmak, Kuran'ın metodu değildir.
Benzer okuma hatasına İslam'a muhalif kişiler de kasıtlı veya bilgisizlikten dolayı düşerler. Bu konuyla ilgili vereceğim örnekler, Allah Barışa Çağırı kitabımın konusuna uygun olarak savaş ayetleri üzerinden olacak;
KURAN MUHALİFLERİNİN GÖRDÜĞÜ
"Mü'minlere, savaşma izni verildi." (Hac Suresi, 39)
GERÇEKTE OLAN
"--Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılan-- müminlere savaşma izni verildi." (Hac Suresi, 39)
KURAN MUHALİFLERİNİN GÖRDÜĞÜ
"... Allah yolunda savaşın..." (Bakara Suresi, 190)
GERÇEKTE OLAN
"--Sizinle savaşanlara karşı-- Allah yolunda savaşın, -- (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez." (Bakara Suresi, 190)
KURAN MUHALİFLERİNİN GÖRDÜĞÜ
"Onlarla savaşın..." (Bakara Suresi, 191)
GERÇEKTE OLAN
"Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. --Sizinle savaşırlarsa siz de -- onlarla savaşın..." (Bakara Suresi, 191)
KURAN MUHALİFLERİNİN GÖRDÜĞÜ
"Dini sadece Allah'a ait kılıncaya dek onlarla savaşın." (Enfal Suresi, 39)
GERÇEKTE OLAN
"--Fitne baskı ve zulüm ortadan kalkıncaya-- ve dini sadece Allah'a ait kılıncaya dek onlarla savaşın. --düşmanlığa-- son verirlerse, elbette Allah yaptıklarınızı görür." (Enfal Suresi, 39)
KURAN MUHALİFLERİNİN GÖRDÜĞÜ
"... müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün" (Tevbe Suresi 5)
GERÇEKTE OLAN
"Müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınızdan (antlaşmadan) bir şeyi eksiltmeyenler ve size karşı hiç kimseye yardım etmeyenler başka; artık antlaşmalarını, süresi bitene kadar tamamlayın." (Tevbe Suresi 4)
"Eğer müşriklerden biri, senden ‘eman isterse’, ona eman ver; öyle ki Allah’ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu ‘güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.’" (Tevbe Suresi 6)
Ayette anlaşmayı bozan ve Müslümanlara saldıran müşriklerden bahseder. Af dilerse affedin ve güven içinde gidecekleri yere götürün denir. Anlaşmaya sadakat gösterene dokunulmaz.
Bu örnekler, bir ayetin içinden, bağlamından koparılarak alınan bir cümlenin, asıl manadan ne kadar farklı sonuçlar doğurduğunu göstermiş oldu bize. Yine sıkça düşülen okuma hatasına bir örnek daha verelim;
Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). (Bakara Suresi, 216)
Bu ayet tek başına okunduğunda, sanki Allah durup dururken, ortada hiç bir şey yokken “gidin birileriyle savaşın, çünkü bu farz" demiş gibi algılanır. Oysa durum elbette böyle değildir. Başta da belirttiğim gibi Kuran'ı okumanın bir metodu vardır. Ayetler ayetlerle açıklanır. Bu nedenle bir konuda sonuca varabilmek için, o konunun geçtiği tüm ayetleri bilmek gerekir. Örneğin savaş konusundaki ayetlerin tekine bakarak sonuca ulaşılamaz. İlgili ayetin önündeki ve arkasındaki ayetleri okuyup konuyu bağlamında değerlendirmek gerekir. Savaş hangi koşulda başlar, hangi koşulda biter? Savaşta sınır nedir? Kimler öldürülebilir/öldürülemez? Karşı taraf barışı defalarca ihlal ederse ne yapılmalıdır? Anlaşmayı ihlal etmeyenlere tutum nasıl olmalıdır? Savaşta esire muamele nasıl olmalıdır? Savaş bitiminde esirlere ne yapılmalıdır?.. gibi soruların cevabı Kuran'da farklı surelerde mevcuttur. Örneğin yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi savaş, saldırı olursa haktır. Kuran'da savaş konulu kaç ayet varsa hepsi yukarıdaki ayetlerin hükmüne bağlıdır. Yani saldırı olmadıkça savaşılamaz. Saldırı olmuşsa da savaşmak farzdır. Müslüman pasif değildir. Allah, haksızlığa ve zulme karşı kendinizi savunun der. Saldırıya hiç bir karşılık vermeden öldürülmeyi beklemek yasaktır. Bakara 216'da savaşın farz kılınmasının manası budur.
Bu açıklamayı okuyan bazı muhalif kişiler "Ama Bakara 216'da saldırı olursa savaşmak farz demiyor. Ben bu ayete bakarım, gerisi beni ilgilendirmez" diyebilir. Aslında yukarıdaki açıklama konunun anlaşılması için kafi olmalıdır. Ancak daha iyi anlaşılması için bu soruya bir örnekle cevap verelim;
Hastasından kan tahlili isteyen bir doktor düşünelim. Tahlilin sonucunda hastanın şekeri yüksek çıkmış olsun. Doktor, tahlil sonucuna bakarak hastaya şeker hastası teşhisi koyabilir mi? Elbette koyamaz. Çünkü vücutta, kandaki şekeri yükselten pek çok etken vardır. Bu nedenle doktor, hastasından daha detaylı tetkikler ister ve şekerin yükselmesine neden olan etkenleri tek tek inceler. Mesela kişi pankreas kanseri ise bu, insülini yükseltir. Doktor "ben labaratuvar sonucuna bakarım, diğer organlarda ne olduğu beni ilgilendirmez" diyemez. Şayet derse, belki pankreas kanseri olan hastasına, şeker hastası teşhisi koyarak yanılmış olur.
Şimdi bu örneği ayet üzerinden düşünerek anlamaya çalışalım; Bakara Suresi 216, şekerin yüksek çıktığı laboratuar sonucu olsun. Tahlil sonucuna bakarak sonuca varamamıştı doktor. Çünkü şekeri yükselten etkenleri bilmesi gerekiyordu. Vücutta şekeri yükselten etkenler ise savaşın hükümlerini içeren ayetlerin tümü olsun. Bu ayetler içinde savaşın ilk başlama koşulu bizim teşhisimiz olacak. Hac 39, Bakara 190, Bakara 191. İşte bu ayetler, Bakara 216'da farz kılınan savaşın başlama koşulunu bildiren, farz oluşunu "Müslümana fiili saldırı" durumuna bağlayan ayetlerdir. Bakara 216'da "saldırı olursa savaşmak farzdır" demesine gerek yoktur. Çünkü saldırı olmadıkça savaşmak zaten yasaktır.
Tek bir ayete bakarak değil, o konunun geçtiği tüm ayetleri göz önünde bulundurarak sonuca ulaşmak Kuran'da "hikmet" olarak tanımlanır. Hikmet, Kuran'ı okumanın metodudur ve öğrenilebilir.
(Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler. (Ali İmran Suresi, 164)
Kuran'ı okumanın metodunu, yani hikmeti öğrenen kişi elbette çok önemli bir hayır ve özelliğe sahip olmuş olur. Allah'ın kitabından isabetli sonuca ulaşan kişi önce kendini, sonra yakın çevresini ve toplumu yapılandıran bir bilgiye sahip olmuş olur.
... Kime isabetli hüküm verme yeteneği bahşedilmişse, doğrusu ona tarifsiz büyüklükte bir servet bahşedilmiştir; fakat, derin kavrayış sahiplerinden başkası bunu düşünüp kavrayamaz. (Bakara Suresi, 269)
Kuran'da her bir konunun kitabın geneline yayılmış olması, hiç bir kitapta görülmeyen, mükemmel bir sistemdir. Okuyanın zihnini sürekli diri tutmasını ve düşünmesini sağlar. Daha önce de belirttiğim gibi aklını hurafeden, hikayeden, önyargılardan ve sabit fikirden arındıran kişiler Kuran'ı rahatlıkla anlayabilirler.
Bizim uğrumuzda gayret edenleri elbette Kendi yollarımıza eriştireceğiz. ( Ankebut Suresi, 69)
düşüncede entegre sürükleyici bir eser