top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıA7 Kitap

Çevirmenine Sorduk: Betül Tınkılıç ve “Kim Jiyeong, DOĞUM: 1982”


parsomenfanzin.com

Cho Nam-joo’nun “Kim Jiyeong, DOĞUM: 1982” adlı romanı A7 Kitap tarafından yayımlandı. Kitabı, çevirmeni Betül Tınkılıç ile konuştuk.




“Kim Jiyeong, DOĞUM: 1982”yi çevirmeye nasıl karar verdiniz?


Kader mi demeliyim bu sorunun cevabına bilemiyorum. Sanki ben onu değil de o beni seçmiş gibi hissediyorum. 2018 yılında, bir arkadaşımla Kore’deki bir kitapçıyı gezerken bu kitabı bana göstermiş ve konusundan bahsetmişti. Konusu bir hayli ilgimi çekmişti. Gerçek olabileceğine ihtimal dahi vermeden, konuşma esnasında “Türkçe’ye ben çevirsem ne kadar güzel olur” demiştim. Derken birkaç ay sonra hiç beklemediğim bir şekilde çeviri teklifi aldım. Tahmin edeceğiniz üzere doğrudan kabul ettim. Hayatın bana yaptığı en güzel sürprizlerden biri oldu anlayacağınız.



Çevirmen olarak kendinizden kısaca bahseder misiniz? Ne tür kitaplar çeviriyorsunuz? Yazarlara sorulur, biz de çevirmen olarak size soralım: Bir çeviri rutininiz var mı?


1989 Ankara doğumlu, dünyanın en güzel anne ve babasının büyük kızı, üç kardeşe sahip dünyanın en şanslı ablasıyım. Erciyes Üniversitesi Fen Bilgisi Öğretmenliği bölümü 2. sınıftayken bölümümü değiştirmeye ve Kore’de yüksek lisans yapmaya karar verdim. Bölüm değiştirme kararım fizik dersini bir türlü sevemediğim ve sevmediğim bir dersi öğrencilere sevdiremeyeceğimi düşündüğüm içindi. Kore’ye gelince, kendi iç dünyasında yaşayan biri olduğum için pek kimse bilmez ama dünyaya açılmak, farklı yerler görmek, farklı diller öğrenmek, farklı kültürler tanımak ilkokul yıllarımdan beri hayalimdi. Hayatımda büyük bir değişiklik yapmak istiyordum ve o zamanlar en makul çözüm yolu yurtdışında okumaktı. Kore’ye kültürel benzerlikten ötürü ilgim başlamıştı ve eğer yurtdışına gideceksem sevdiğim bir yer olmalıydı. Kore’ye gitmeyi planladığım için öncelikle Korece öğrenmem gerekiyordu. Kore Dili ve Edebiyatı bölümüne gidip Göksel Türközü hocamla görüştüm ve niyetimden bahsettim. 1. sınıflarla birlikte derslerine girmemi kabul etti. Diğer hocalarla da görüşüp kabul etmeleri dahilinde tüm derslere girebileceğimi söyledi. Sağolsunlar, tüm hocalarım kabul ettiler ve bir yıl boyunca sabahları Korece, akşamları (ikinci öğretimdim) kendi derslerime girerek Korece’yi öğrenmeye başladım. Çeviri geçmişim 11 yıl kadar öncesine dayanıyor. Korece öğrenmeye başladıktan sonra kendimi geliştirebilmek için sevdiğim bir rock grubunun şarkılarını ve televizyon programlarını çevirmeye başladım. Bunu inanılmaz derecede keyif alarak yapıyordum. Sonrasında yüksek lisansımı yaparken ek gelir için yazılı ve sözlü tercümanlık yapmaya başladım. Fakat kitap çevirisi konusunda henüz çiçeği burnunda bir çevirmenim. 9 yıldır Kore’de yaşıyorum. Şu anda da bir oyun firmasında tam zamanlı oyun metinleri çevirisi yapıyorum. Bu arada alanım okul öncesi eğitim ve çocukları çok seviyorum. Kore’de eğitimime devam ederken çocuk edebiyatına olan ilgim arttı. Sevdiğim konularla ilgili Kore ve Türkiye arasında, özellikle çocuklarla ilgili bir şeyler yapmak istiyordum. İlk etapta çeviri yapmak geldi aklıma fakat ne yapmam, nasıl yapmam, nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum. Derken bir gün instagramda çok sevdiğim yazarlardan Şermin Yaşar’ın Dedemin Bakkalı kitabının telif haklarının Korece’ye satıldığını gördüm. Hem Şermin Hanım’a hem de Kalem Ajans’tan Nermin Mollaoğlu’na mesaj attım. Kitap çevirmenliği serüvenim Nermin Hanım’ın geri dönüşüyle birlikte başlamış oldu. Henüz yolun çok başında olan bir çevirmen olarak ikisi Korece’ye ikisi Türkçe’ye olmak üzere toplam dört çevirim var. Hepsinin de türü birbirinden farklı fakat ortak noktaları hepsinin de sevdiğim kitaplar veya yazarlar olması. Türler konusunda net bir cevap vermem mümkün değil şimdilik ama farklı türler çevirmeyi seviyorum. Günlük hayatında oldukça fazla değişkeni olan ve pek de rutin bir hayatı olmayan biri olduğum için çeviri konusunda da bir rutinim olduğunu söylemek zor benim için. Kitap çevirisi aldığım zaman işim dışındaki zamanımı kitap odaklı değiştiriyorum. Genel anlamda rutinden sayılırsa, kitap teklifi geldiğinde yazarla veya kitapla ilgili fazla bilgim yoksa araştırıyorum. Kitabı okuyorum. Yazarın başka kitapları varsa ve ulaşabilirsem onları da okumaya gayret ediyorum. Sonrasında çeviriye başlıyorum. Bazen bir kelimeye ya da cümleye çok fazla takılıp kalabiliyorum. Öyle zamanlarda bir kaç gün ara verip kafamı tamamen boşalttıktan sonra devam ediyorum. Zihnim boşaldığı zaman cevap kendiliğinden gelip yerine yerleşiyor genelde. Bitirdikten sonra da en az iki ya da üç kez okuyarak düzeltmeler yapıyorum.





“Kim Jiyeong, DOĞUM: 1982”nin çevirisine gelelim. Nasıl bir süreçti, ne kadar sürdü, ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

“Kim Jiyeong, DOĞUM: 1982” benim Korece’den Türkçe’ye yaptığım ilk çevirimdi. Sadece kitaba odaklanmış olsam çok daha kısa sürede bitirebilirdim ancak çalıştığım için üç buçuk ay kadar sürdü. Yazarın dili oldukça sade olduğu için açıkçası çevirirken fazla zorlanmadım. Beni zorlayan kısımlar Türkçe’de karşılığı olmayan ifadelerdi. Başlarda Türkçe’ye nasıl tercüme edebilirim diye çok kafa yordum ama sonra bazı özgün ifadelerin olduğu gibi kalmasına karar verdim ve kelimenin kendisini kullanarak çevirmen notu şeklinde açıklamasını yaptım. Bu konuda da okurlardan çok beğendiklerine dair geri dönüş mesajları aldım.


Çevirmeden önce okuduğunuz, sevdiğiniz, aşina olduğunuz bir yazar mıydı Cho Nam-joo? Yoksa çevirmeye karar verdikten sonra mı tanıdınız?

Başta da belirttiğim gibi ilk tanışmam arkadaşım sayesinde olmuştu. Kitabı o zaman okuyup çok sevmiştim. Fakat o zamanlar hayatımın yoğun ve karmaşık bir dönemi olduğu için yazarın başka kitaplarını okumaya fırsatım olmamıştı. Yeniden hayatıma girmesi de çeviri sayesinde oldu.


Cho Nam-joo orijinal dilinde nasıl bir yazar sizce? Dil kullanımı, üslubu, öne çıkan özellikleri neler?

Gayet yalın ve anlaşılır bir dili var. Bunu bu yaz çevirisini yaparken zorlandığım bir başka yazar sayesinde daha iyi anladım. Cho Nam-joo, bu kitabında Kore’nin gerçeklerini tüm yalınlığıyla gözler önüne sermiş. İş yerinde, metroda, haberlerde, günlük yaşamın her alanında zaman zaman karşılaştığım manzaralar, konuşmalar, kitabı okurken birer birer gözümün önüne geldiler.


Çevirmen olarak kitapta sizi özellikle çok etkileyen bir bölüm var mı? Varsa hangisi ya da hangileri?

Açıkçası bu soruya net bir cevap vermek zor. Her şey o kadar hayatın içinden ki. Benzerlerini doğrudan ya da dolaylı olarak tecrübe etmeyen kimse yoktur sanıyorum. Malumunuz çocukluğunda yaşadığı olaylar insanın geleceğine dair her şeyi etkiliyor. O yüzden çocukluk dönemleri biraz daha fazla etkiledi beni diye düşünüyorum. Sanırım en çok sinirlendiğim kısımlardan biri, Kim Jiyeong’un ortaokul döneminde bazı kız öğrencilerin okula musallat olan sapığı yakalayıp haddini bildirmelerine rağmen, tuhaf olan onlarmış gibi bir muameleye maruz kalmalarıydı.


90 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page